Bu fasıllardan sonra bazıları ile daha yakın ünsiyet kurduk, bazıları ile bir daha hiç görüşmedik. Her ünsiyet kurduğumuz da bizi kendi sevdiği kişilerle tanıştırdı derken güzel bir çevremiz oluştu.
Bir gün bu çevre içindeki bir ahbabımızdayız. Konuşuyoruz. Klasik bir gün ortamımız var. Mevzu dönüp dolaşıp bana geliyor. Ben böyle ortamlarda dakika sayarım zaten.
Acaba kaç dakika sonra benim bekârlığım mevzu bahis yapılacak diye beklerken o dakika geldi, çattı.
Ev sahibi abla anneme;
-Nabrut’u burada birine verirsiniz, sizde kalırsınız, dönmezsinizdiye, benim hayatım üzerindeki, kendisine sormadığımız planını dile getirdi.
Annem biz kalıcı değiliz, döneceğiz, burada bırakamam kızımı minvalinde bir şeyler söyledi.
Ben Kıbrıs’ı sevmiyorum ama ne zaman büyük konuştuysam başıma geldi, o yüzden ablaya diyorum ki;
-Nasip. Yani kısmet neyse o olur, bilemeyiz,diyerek büyük konuşmamak adına annemin de sözünü toparlamaya çalışıyorum.
Tamam, o günden bu kısma kadar olan konuşmayı anlatmam yeterli. Şimdi başka bir güne gidiyoruz.
****
Birkaç hafta sonrası.
Yukarıdaki mevzuda evine gittiğimiz abla bizimle tanıştırmak istediği arkadaşları olduğunu söyleyip yanında onlarla beraber bize geliyor. Getirdiği teyzenin iki kızı var.
Yaşıtım olan birileri geldiği için pek mutluyum ama gelirken getirdikleri pastayı evimize ilk kez geliyor oldukları için yaptıkları bir kibarlık olduğunu sanmakla hataya düşüyorum. Aslında pastayı gördüm mü her zaman işkillenirim ama Kıbrıs’ta yaşıtım kafa dengi birilerini bulmuş olmak tongaya düşmeme sebep oluyor.
Neyse bugünden de aklınızda kalanın “pasta ile gelen misafirler” olması yeterli.
****
Birkaç gün sonra…
Bize gelen bu misafirlerle tanışmamıza vesile olan abla annemi arıyor. Kızını çok beğenmişler, gençler görüşsün istiyoruz, oğlumuz şöyle iyi böyle iyi tarzı klasik aracı konuşmasını anneme bildiriyor.
Ama geldiklerinde oğulları olduğundan bahsetmemişlerdi. Hainler! haha!
Hayır, söyleselerdi yine oğullarını pasta ile ilişkilendirerek belki… diye bir denklem üretebilirdim. Neyse…
Annemin cevabı belli tabii. Ret ediyor, teşekkür ediyor. Kızımız okuyor, evlenmeyi düşünmüyor diye aracıya laf anlatmaya çalışıyor.
Tamam, buraya kadar her şey normal. Klasik bir görücü vakıası.
İşte konunun can alıcı kısmı tam da burada başlıyor.
Şimdi okuyucu bir sonraki bölüme geçiniz.
****
Bir sonraki bölüm
Bu bölümde yazının ana fikri ve odak noktasını okuyacaksınız ve bir genç kızın dramının yazılı olduğu bu satırlarda gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksınız.
Bu aracılık eden ablaya, o gün, büyük konuşmamak adına buradan da biri ile evlenebileceğimi, bunların nasip işi olduğunu söylemiştim, hatırlarsınız.
İşte abla bundan yola çıkarak annemin beni buradan kimseye vermek istemeyip benim ise istediğim sonucunu çıkarmış.
Ve illa kızına sor, ya da ben görüşeyim, diye ısrar ediyormuş.
Kabul edin ağlamak istediniz değil mi?
Sonuç bölümü:
Bir gün evlenirsem davetiyeme;
mahalleli teyzelerden illallah edip, mecburen çıktığımız bu yolda siz muhterem mahalleli teyzeleri aramızda görmekten onur duyacağız,
diye yazdıracağım.
Hacıfışfış Bildirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder