Belirli bir yaştan sonra –o yaşı mahalleli teyze belirliyor- mahalle baskısı "sen kendin bul getir" şeklini alıyormuş.
Kendi ailemden örnek vermek gerekirse;
Kuzenim 28 yaşında iş güç sahibi çok güzel bir kız. Çok isteyeni oldu, hala var ama gönlünün istedigince biri ile karşılaşmadı. Annesi –yani teyzem oluyor- kızının evlenemediğine o kadar üzülüyor ki artık bu üzüntüsü diline düşmüş durumda.
Her hal ve şart içinde kızlar bir evleneydi (o kızlardan biri ben oluyorum) diye dua edip dua istiyor. Üzülüyor, ah ediyor, dertleniyor. Oturup tüm dertlerinizi unutup onun haline üzülüyorsunuz. Böyle bir annenin kızının psikolojisini tahmin edersiniz.
İşte teyzemin son tahlildeki evlere şenlik repliği ise şu şekilde:
-Gidin kendiniz birini bulun.
Nereye gitmemiz gerekiyor adres bilen var mı? Haha!
![]() |
temsili koca |
Ben uçarıyım, kaçarıyım, işim belli olmaz. Davulcu bulup getirsem Nabrut bu yapar derler de, süper mutaassıp kuzenim için bu sözler ayrı bir depresyon sebebi olsa gerek.
Ben annemden asla böyle sözler duymadım. Annem de hiçbir zaman evde kaldığımı, acilen evlenmem gerektiğini düşünmedi. Düşünmüşlerse de bunu bana söylemeyi bırakın, hissettirmediler bile. Belki de bu yüzden özgüvenim birazcık (!) fazla. Ya da ben özgüven sahibi, rahat biri olduğum için ailem dert etmiyor, bilemiyorum.
Çevremde böyle kızına -ve tamam oğluna da- baskı yapan birçok aile var.
Demem o ki; gözlemlediğim kadarı ile İslami usul üzerine -görücü usulü- evlenmeye ve evlendirmeye devam eden muhafazakâr ailelerde evlat belirli bir yaşa geldikten sonra davulcu olsun, zurnacı olsun yeter ki bir karısı-kocası olsun kaygısı ile işi kendin bul birini getire kadar dayandırıyorlar.
Bu sözün içerdiği mana ise ben senin yuvanı yapamadım vicdan azabı çekiyorum bir de kendin dene oluyor sanırım.
Halbuki her şeyin sonu kadere ve Allah'ın taktir ettiği nikah vaktine dayanmıyor mu?
Bana ulaşabileceğiniz diğer sosyal medya hesaplarım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder