2 yıldır Ankara’da yaşamıyorum, bu sebeple metropoldeki hızla değişen ilerleyişin keskin boyutlarını içinde yaşayanlardan daha iyi görebiliyorum.
Otobüs yolculuklarında en çok dikkatimi çeken telefon konuşmaları oluyor. Uzun süren yolculukları boş geçirmek istemeyen teyze ve amcalar nasılsa tanıdık yok ve kimseyi bir daha görmeyeceğim düşüncelerinin verdiği rahatlıkla en özel ailevi sorunları hakkında telefonda konuşmayı sorun etmiyorlar.
Bu telefon konuşmalarının ortak mevzuları birinci dereceden akrabalar olmakla beraber en çok kullanılan cümle şu şekilde oluyor:
Ben onu çok severdim bilirsin ama artık bitti, sildim onu.Ne tanıdık cümleler ama değil mi?
Yine dolmuş yolculuklarında en dikkatimi çeken para uzatma hadisesinin yok olmaya başlamış olması. Bilirsiniz, dolmuşta imece usulü paralar elden ele şoföre iletilir. Çünkü bindiğiniz anda bir yer gözünüze kestirir, oturup paranızı rahatça çıkarır ve bir ön koltukta oturana;
-pardon şuradan bir kişi uzatır mısınız, diye ricada bulunursunuz.
Benim güzergâhımla mı alakalı, yoksa sizde fark ettiniz mi bilemiyorum ama insanlar artık dolmuşa parasını ayarlayıp biniyor, parasını şoföre kendisi verip oturuyor.
Bunun sebebinin artık insanların birbirinden bir şey rica etmek istemeyecek kadar kopmuş olması, biriyle mülaki olmak istememek, birine bu kadar muhtaçlıktan bile kaçınmak olduğunu düşünüyorum.
Abartıyorum belki de, abartıp abartmadığımı sizden gelen yorumlar ve sizin gözlemlerinizle açığa kavuşturacağım.
Tüm bunlara rağmen maalesef ki, dolmuşta üzerinize yıkılarak sizi dayanak olarak kullanmaya çalışan teyzeler, neresine ne kadar dokunsam kardır diyen sapkınlar, bacağını açarak oturan hayvanlar otobüs ve dolmuşlarda mevcudiyetlerini sürdürüyorlar. Halbuki gönül isterdi ki Ankara'da olmadığım bu süre zarfında bu tip insanların soyları da tükensin.
Bana ulaşabileceğiniz diğer sosyal medya hesaplarım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder