Açıkçası daha fazla üzerine düşünmedim. Belki gerçekten böyleydi.
Ama sonra Kıbrıs’a geldim. Ve modifiyeli Şahinleri yani başka bir deyişle Doğan görünümlü Şahinleri gördüğümde aynen şöyle dedim;
-Anaaa buraya da gelmişler ya la!
(bu arabaları görünce içimdeki Angaralı çıkıyor haliyle)
Belli ki kaçış yoktu, her ülke ve şehirde karşıma çıkacaktı, alnımın yazısıydı, belki de lanetlenmiştim. Yollarda, içinden Angara havaları yükselen bu arabalar bana korna çalacak, pikniklerde beni yüksek dozda Angara havasına maruz bırakacaklardı. Yapacak bir şeyi yoktu, kaderime razı olmuştum. Kıbrıs’a bile konuşlanan bu familyaya karşı elimden ne gelebilirdi ki? Zaten pembesini bile görmüştüm burada, korkular içindeydim. Sahibinin bir kadın olması için dua etsem mi, etmesem mi düşünceler içindeydim. Belki bir tane de ben almalı, onların arasına katılmalıydım. Ah ben neler diyordum böyle!
Ama yine de o egzozlarına taktıkları bir şey var ya, hani böyle acayip gürültülü ses çıkmasına sebep olan o her ne şeyse, bunu yapanları küçükken tencere kapağını direksiyon yapıp ını nığnn diye ses çıkartan çocuklara benzetiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder