Yoon Seul bana annesinin evlilik hikayesini yorum olarak bırakınca o kadar hoşuma gitti ki, lütfen bana daha ayrıntılı bir mail at ve bunu yayınlayalım dedim. Beni kırmadı.
Hikayeden ne öğrendim;
büyük konuşmamalı imiş ve biz annesine benzemeyen kızların dram dolu bir hayatı varmış. ^^
****
Mevki: Çorum Osmancık.Sene: seksenlerin ortaları.
Hani şu çiçekli entarilerin bir buket çiçekten daha kıymetli olduğu, çiçeğin dalındayken güzel olduğunun bilindiği zamanlar…
Validem boyuyla yaşıyla küçük, ama güzelliğiyle dillere destan bir ufaklık daha. Ha güzel olduğu kadar da küstah orası ayrı.
İşte anacığım; ufacık boyu, küçük dağları ben yarattım tavırlarıyla, salına salına pınarın önünden geçerken rahmetli babaannişim yanında kendi gibi yaşını başını almış yengesiyle çevirmiş onu yolundan.
Lakabıyla seslenmiş;
Şeker kızım şu bidonlara bi’ yardım ediver, bak büyüyüp serpilince seni oğluma alırım.
Babiş tabii daha mektepli o zamanlar. Bakın okuyorum, adam olacağım dercesine gözünde de kocaman çerçeveli bir gözlük. Gel de bunu şeker kıza anlat. Yardım etmek şöyle dursun, bir de çemkirmiş babannişime.
Ben sizin kör oğlunuza mı kaldım,
deyip yürümüş yoluna.
Babam da daha çocuk ama o yıllarda çocuk olmak simdi çocuk sahibi olmaya denk gibi bir şey tabii. O garibimi de, hayvancılıkla uğrasan dedem (annemin babası) arada bir yolundan çevirir; oğlum su hayvanları çevir gel hele bak sana gızımı veririm böyüyünce, dermiş.
Babamın kızda gözü yok ya hani (!) yardım maksadıyla her seferinde Murat amcasının dediğini yaparmış.
Aradan seneler geçmiş, babam hem okumak hem de çalışmak için çok yer değiştirmiş. Validem deseniz iyice serpilmiş. Yani ikisi de evlenecek çağa gelmiş.
Sene1990 …
Validem daha 19 yasında ve yeşil gözlere ve simsiyah saclara sahip.
Babam da şöyle pek yakışıklı sayılmasa da uzun boylu bıçkın bir delikanlı işte.
Amma ve lakin adam işsiz. Lise ikide müzik hariç tüm derslerinin sıfır olduğu bir tasdiknameyle bitirdiği okul hayatının sonucu olarak o işten, bu işe sürüklense de pek tutunamamış.
Sonuç olarak evlenip büyük şehre giderek şansını deneme kararı almış. Gelin görün ki; işsize kız yok diye ilk kapıdan yine bekâr ayrılmış.
Tabii benim mizahşör dedem durur mu? Hazır yanında başlık parası, üst baş iki dirhem bir çekirdek, böyle eli boş eve dönmek olmaz diye düşünerek aha, demiş; şu eve girek bi de, altı dene gızları var, birinden birini verirler herhalde."
Daha babasının sözü babamın kulağına ulaşmadan eve haber yollanmış. Hemencecik buyur edildikten sonra da iki genç birbirini yıllar sonra ilk defa kız isteme faslında görmüş. Annemin babası da işsiz adama kız yok diyecek ama şeker kıza söz dinletebilen kim? Anneme diğer odada anası söz geçirmeye çalışırken annem; "yeter bıktım evin işinden verin beni gocaya evlenecem ben" deyip çıkmış.
İki taraf o zamanın hatırı sayılır miktarda başlık parasına anlaşmış. Dedem ceketin kendi ceketi olduğunu bilmeden gelin kızın babasının ceketi sanarak bilmem kaç bin gayme başlık parasını kendi cebine koymuş.
Haliyle babamın babasının çıkmışken alak şu gelini hazır para da hazır sözündeki para ne kadar yaktıysa adamcağızın içini olduğu gibi geri dönmüş. Ha dedem tutmuş geri vermiş orası ayrı.
Annemgil zaten avare hiç fark etmemişler durumu para ellerine yeniden ulaşana kadar. Böyle irili ufaklı bir sürü olay sonunda validem bir kırmızı yazmayla gelin olmuş. Tabi o zamanlar köylük yerde gelinlik hak getire.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…
Sonuç olarak babam askere gitmeden hemen önce yaptığı düşükle birlikte annem dünyaya gözlerini kapamış.
Devamı »
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder